top of page

ÖRGÜT SUÇLARI AÇISINDAN KAST VE HATA ÜZERİNE DEĞERLENDİRME

Güncelleme tarihi: 29 Eyl 2022


Silahlı örgüt suçlarının manevi unsuru “doğrudan kast”tır. Türk Ceza Kanunu’nun 21. maddesi gereğince kast; “suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir” ve suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Doğrudan kast; “bilmek” ve “istemek” ten oluşur ve ikisinin birlikte bulunması gerekir. Fail bilerek ve isteyerek bu yapılanmanın mensubu olmalıdır. Ayrıca, doğrudan kastın “nihai amaç” ve “silah” hakkında olduğu gibi diğer tüm unsurlar hakkında da bulunması gerekir.


Buradaki ön koşul olan bilmekten kasıt; failin mensubu olduğu yapılanmayı bütün unsurlarıyla bilmesidir. Yani örgütün nihai amacını ve amaç suçunu, dolayısıyla Türk Ceza Kanunu’nun 302, 309, 311, 312. maddelerindeki amaç suçlardan birini işlemek üzere bir araya gelindiğini, silahlı mücadele yönteminin benimsendiğini, yeterli üye ve silaha sahip olduğunu, en az üç kişiden oluştuğunu, hiyerarşik yapısını, elverişli olduğunu, temadi ettiğini, cebir ve şiddet kullandığını, baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden birini uyguladığını, vahim eylemini, matuf suçunu kısaca Türk Ceza Kanunu’nun 220, 314 ve Terörle Mücadele Kanunu’nun 1 ve 7. maddelerindeki tüm unsurları tamamlanmış bir yapılanma olduğunu failin bilmesi demektir. Daha sonra, fail tüm unsurlarına vakıf olduğu bu yapılanmanın bilerek ve isteyerek mensubu olmalıdır.


Suçun maddi unsurlarındaki esaslı hata kastı kaldırır. Türk Ceza Kanunu’nun “ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenler” arasında sayılan “hata” başlıklı 30. maddesine göre; fiilin icrası sırasında suçun kanuni tanımındaki maddi unsurları bilmeyen bir kimse kasten hareket etmiş olmaz. Silahlı örgütün maddi unsurlarından biri hakkındaki eksik veya yanlış bilgi suçun manevi unsuruna ilişkin “vakıf olma” ön koşulunun gerçekleşmediği anlamına gelir.


Şüpheli diğer tüm unsurlara vakıf olmasına rağmen örgütün nihai amacını veya amaç suçunu bilmiyor ya da farklı biliyorsa manevi unsura ilişkin bu ön koşul gerçekleşmez. Yine amaç suçu biliyor, ancak silah unsurunu bilmiyorsa ya da diğer unsurları biliyor ama hiyerarşik yapıyı bilmiyorsa veya cebir ve şiddet kullanıldığını bilmiyorsa vakıf olma şartı gerçekleşmemiştir. Kısaca, silahlı örgütün tüm unsurlarına vakıf olunduğu ve bu yapılanmanın gerçekten Türk Ceza Kanunu’nun 314. maddesi kapsamında silahlı bir örgüt olduğundan haberdar olunduğu zaman ikinci ön koşul gerçekleşir.


Fail öncelikle mensubu olduğu yapılanmanın Türk Ceza Kanunu’nun 314. maddesi kapsamında silahlı örgüt olduğuna vakıf olmalı ve bu örgüte bilerek ve isteyerek dâhil olmalıdır. Fail, silahlı örgütün unsurlarına vakıf değilse veya esaslı bir hata içindeyse bu örgüte bilerek ve isteyerek dâhil olsa bile 314. maddedeki suç oluşmaz. Zira legal bir örgütün mensubu olduğuna dair esaslı hata kastı kaldırır.


Silahsız terör örgütü iken vasıf değiştirerek silahlı terör örgütüne dönüşen yapılanmaların mensuplarının Türk Ceza Kanunu’nun 314. maddesinden sorumlu tutulabilmeleri, bu vasıf değişikliğine vakıf olmalarına bağlıdır. Örgütün vasıf değiştirdiğini ve silahlı eylemlere giriştiğini bilmeyen örgüt mensupları vukuf şartı gerçekleşmediği için silahlı örgüt suçundan sorumlu tutulamaz. Bu nedenle, bir silahlı örgüte mensup olmak için öncelikle tüm unsurlarıyla vücut bulmuş bir silahlı örgüt bulunmalı ve fail silahlı örgütün tüm unsurlarına vakıf olmalıdır.


Ceza yargılamasında suçun maddi ve manevi unsurlarının suç tarihinde gerçekleşmesi gerekir ve silahlı örgüt suçundaki ön koşullar da faile atılı suç tarihinden önce ve en geç suç tarihinde bulunmalıdır. Vukuf şartının oluşması için fail, mensubu olduğu yapılanmanın niteliğine suç tarihinden önce vakıf olmalıdır. Failin, içinde bulunduğu yapının vasfına suç tarihinden sonra vakıf olması durumunda suçun manevi unsuruna ilişkin ikinci ön koşul gerçekleşmediğinden suç da oluşmaz.


Örgüte sadece sempati duymak ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemler örgüt üyeliği için yeterli değildir. Örgüt üyesinin, örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, onun bir parçası olmayı istemesi, katılma iradesinin devamlılık arz etmesi gerekir. Örgüte üye olan kimse, bir örgüte girerken örgütün kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgüt olduğunu bilerek üye olmak kastı ve iradesiyle hareket etmelidir. Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olmak suçu için de saikin “suç işlemek amacı” olması aranır.


Narçin Hukuk & Danışmanlık olarak soruşturma ve kovuşturma aşamasındaki ceza yargılamaları konusunda Ankara’da avukatlık hizmeti vermekteyiz. Bize iletişim sayfamızdan ulaşabilirsiniz.






Comments


bottom of page